21 Aralık 2010 Salı

SAVCILIKLAR ADLİYEDEN AYRILSIN!


SAVCILIKLAR ADLİYEDEN AYRILSIN!


            Biliyorsunuz son günlerde Ülkemizde, köklü bir hukuk reformu yapılmak için derinden çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmaların başlatılmış olmasını çok önemsiyorum. Umarım ki tavsatılmaz; çarpıtılmaz! Çünkü ülkemizde reforma, yenileşmeye, çağdaşlaşmaya muhtaç olan kurumların başında, belki de en başında yargı ve yargı kurumlarımızın yapısı, içeriği ve işlevi gelmektedir.
Mümkün mertebe fazla derinlere dalmamaya çalışacağım ama hep söylüyorum:
“Tuz da kokarsa, ne olacaktır.!?”
Daha doğrusu; “Yargı, yargılanmaya muhtaç kalırsa ne olacaktır.!?”
Ve; “Yargıyı kim yargılayacaktır.?!”
Elbet; kendi içsel dinamikleri ve otokontrol sistemleri yargılayacaktır!
Ancak yargı sistemimizin bu konuda derin zaafları vardır! Dolayısıyla bu husus en güçlü biçimde berkitilmelidir.

Yargımızın bazı zaaf noktalarını örneklemek gerekirse:
Her ne ve her hangi şart altında olursa olsun…
Yazılarımızın evvelinde de önemle üzerinde durmuş bulunduğumuz gibi, “Vicdanıyla ile cüzdanı arasına sıkışmak” gibi bir hakları da, lüksleri de yoktur yargı camiamızın! Buraya gerçekten ve gerçek anlamıyla sıkışanlar varsa (ki sanmıyorum), bir yargı mensubu olarak bunları şiddetle kınıyorum!
Kınıyorum çünkü: Özellikle mahkemelerimiz karalarına başlarken; “Türk Milleti adına karar veren……” diye başlamaktadırlar…! Her ne pahasına olursa olsun, bu millet böylesi bir duruma layık değildir. Bu Devlet ve bu Camia da…
Elbet Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de yargı mensuplarının sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve saygınlık durumlarını daha iyiye doğru götürmek durumundadır. Nitekim yargı mensuplarının da bu anlamda ve uygun zeminlerde hak arayışına girişmek gibi bir görevlerinin olduğunu da belirlemek durumundayız.
Ne var ki son sözümüz, yine de şudur: Bahse konu camia mensuplarının hiç birisi, asla ve asla; kaba tabiriyle, “vicdan ve cüzdan arasına” sıkışamazlar! Sıkışmamalılar! Sıkışmazlar ve de sıkışmıyorlar!
Biz yazımızın dar hacmi karşısında, sözü fazla dağıtmadan asıl konumuza dönelim:

                        ************************
Özellikle ceza yargımızın savunma ayağı çok zayıftır. Ve çok zayıflatılmıştır!
Hâlbuki bu iş, yani yargı, yargılama işi; iddia (savcılık), savunma ve yargıç sacayağı üzerine oturur; oturmalıdır! Bu kural, fiziksel ve tabiatsal bir yasadır aynı zamanda!
Üç noktadan sağlamca yere basmayan hiçbir şey dengede duramaz; yıkılır! Bu kural elbet yargı için de geçerlidir. Ne var ki yargımızın, özellikle de cezai yargımızın durumu, bu kurala pek de uymamaktadır. Yani bahse konu bu üçayak yere sağlamca basmamakta, basamaktadır. Bahse konu üçlü içerisinde savunma ayağı adeta çökertilmiş durumdadır!
Örnek mi? Buyurun bakalım ceza yargısının işleyişinin bir bölümüne ve bir nebze.
Bu alanda; gerek yargının her aşamasında, gerekse ve önemle karar aşamasında, o mahkemede görevli bulunan savcı ile mahkeme, tabir caizse, genellikle “kafa kafaya” vermekte, yine genellikle kendi aralarında uyumlu ve anlaşmalı almaktadırlar. Bahse konu bu aşamalarda, Savunma Makamı çoklukla dışlanmaktadır. Bunun istisnası ise azdır, hatta yoktur. Bu durum ve yapı ise fevkalâde yanlıştır. O makam da (savurma) milletin makamıdır; avukatların değil…!
Nasıl ki iddia, kumu (Türk Milleti) adına yürütülüyor; Mahkeme kararları Türk Milleti adına alınıyorsa, savunma da Türk Milleti adına yapılmaktadır. Bunların kaynağı aynıdır ve eşdeğerdir. İşlevleri dahi öyledir! Ve bu konunun tartışılacak bir yanı da yoktur.
Ülkemizdeki yargının savunmaya dair olan ayağının çok zayıflatılmış olduğunu da, bunun güçlendirilmesi gerektiğini de bilmeyen kabullenmeyen hemen hemen yok gibidir.
Şu halde, bu alandaki aksaklık da mutlaka giderilmeli, soruna acil bir çözüm bulunmalıdır! Değindiğimiz gibi, son günlerde Ülkemizde üzerinde düşünülen ve çalışılan yargı reformu içeriğinde, özellikle bu konu üzerinde de önemle ve dikkatle durulmalıdır.
Bu hususun çözümüne katkı anlamında benim de bir önerim olacak:
Önerimin açıklamasına girerken hemen belirteyim ki; bu önerim Savcılık (İddia/kamu mağdur ve müşteki avukatı da) Makamını zayıflatmayacaktır. Tam tersine: O’nu da güçlendirecektir; Savunma Makamını da…!
Önerim şudur:
Savcılık Makamının konuşlandırılması fiziksel olarak Adliyeden (Yargıçların bulunduğu mekânlardan/binalardan) ayrılmalıdır. Yani Cumhuriyet Başsavcılıklarımızın; ayrı yerde, ayni binaları/mekânları bulunmalıdır. Buna ilave olarak Savcılarımızın çalışma usul ve üsluplarında da değişikliğe gidilmelidir.
Nasıl mı?
Kendi Müstakil mekânlarına kavuşturulmuş olan Cumhuriyet Başsavcılıklarımıza yapılan, yapılacak olan müracaatlar günümüzde olduğu gibi; Cumhuriyet Başsavcılıklarınca, Cumhuriyet Savcılarına tevzii (dağıtım) olunmaya devam olunmalıdır.
Cumhuriyet savcılarımız, kendilerine tevzii olunan dosyalardan dava açma kararına varmış oldukları dosyaların davasını, aynı Avukatların hukuk mahkemelerinde açmış olduğu davalar benzeri bir şekil üzere açmalıdırlar. Yani onların açmış olduğu davalar da, o davanın görevli olduğu mahkemeler arasında tevzii (dağıtım) olunmalıdır. Böylece aynı savcının, sürekli aynı mahkemenin davalarına katılıyor olmasının yolu kapatılmalıdır. Sonuç olarak; Cumhuriyet Savcıları da hangi mahkemede duruşması varsa saati gelince oraya gitmelidir. Sanıyorum böyle bir uygulamanın, hakkın yerini daha iyi bulmasına, hukukun ve mekanizmanın daha iyi işlemesine ciddi katkıları olacaktır.
Bu öneri karşısında; Sayın Cumhuriyet Savcılarımızın kendi iç işleyişlerinde, Sulh Ceza, Asliye Ceza, Ağır Ceza, Çocuk Mahkemesi vs. görev alanlarına ayrılması ise elbet üzerinde düşünülecek bir başka kondur.
Böylece İddia Makamı da aynı Savunma Makamı gibi, davası hangi mahkemede ise gider, onu takip eder. Sanırım bu yol ile yargının sacayağı, yerine bir hayli oturmuş olur.
Daha da ileri giderek diyebilirim ki: “Bu husus çok önemlidir. Konu etmekte olduğumuz sorunun çözümünde son derece etkili sonuçları olacağı, akla oldukça yatkındır!”
Takdir elbet konunun ilgili ve yetkililerindir.

Biz saygılarımızla Ülkemizde, daha dengeli, daha saygın, daha güçlü, daha sağlıklı ve daha bağımsız bir yargı ve yargı teşkilâtı istiyoruz sadece Efendim!  

                                                                                                                   
                                                                Av. Mehmet DURAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder