21 Aralık 2010 Salı

ÖZGÜRLÜĞÜN GERÇEĞİ-8


ÖZGÜRLÜĞÜN GERÇEĞİ-8

Aynı şekilde “Memleket Kurtarma Meselesi” adlı kitabımızdan alıntı yapmak suretiyle konumuza davam ediyoruz:

“d-Kim Daha Dürüst?

Hep söylediğim bir söz vardır;
“Kazan yanına varma; kara bulaşır!” diye!
Sözün anlamı açıktır; “Sana leke getirecek ortamlarda bulunma!” demektir daha çok. Bu söz ile verilen anlama itina gösterirse insan, genellikle ona leke ilişemez pek.
Nitekim bazı meslekler ve icrası vardır ki; o mesleği icra edenler, yukarıdaki sözle ifadeye gelen anlamda, “Ben de kirleneyim.” diye ölse, bayılsa, asla kirlenip lekelenemezler! Ortamları uygun değildir çünkü buna.
Bildiğim için söylüyorum ki, bu mesleklerden birisi öğretmenliktir! Eğer meslek sayılırsa tabi… İşin aslı; analıktır, babalıktır! Tertemiz ortamlar sunar, icra edenlere genellikle! Yine de her ortamın çürüyen yerleri olabildiği gibi elbet oralarda da çürüme olabilir. Yine bunlar elbette istisnalardır. Vurguladığımız genel kuralı bozmazlar!

                        ******************

Ancak öyle meslekler vardır ki; oralardaki ortamlar yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi temiz değildir. Şartları zor ve çetindir! Örnek mi?
Alın Emniyet Teşkilatı’nı ele…!?
Bakın Adliye Teşkilatı’na hele…!
Evet, gerçekten de gerek emniyet, gerekse adliye teşkilatlarımızın faaliyette olduğu, hizmet yürüttüğü ortamlar, biraz önce kendimize örnek edindiğimiz, Milli Eğitim’in ortamlarına hiç mi hiç benzemez.
Mesleklerim gereği ben bu ortamların her ikisini de yakından tanıyor olsam gerektir.!?
Ayrıca emniyet teşkilatı ile de işlerimiz çoğunlukla kesişir. Dolayısıyla aradan da haberdarız! Hem zaten iş göz önündedir. Emniyet Teşkilatımızın çalışma alanı ve ortamı hepimizce malumdur yani. Suç ve suçlu ile uğraşırlar…!
Nice dengesi bozuk insan ile…
Ve toplumlara negatif uyumsuzluk göstermişlerle…
Böylesi ortamlarda “kişi kazan yanına varmamaya çalışamaz. Çalışsa da olmaz! Çünkü döndürür dolaştırır, kazanı o kişilerin yanına getirir.” bu konumdaki ortamlardır.
Biz detaya boğulmamaya çalışacağız, çünkü sizler, bu durumdaki bir çalışma ortamının, yukarıda vermiş olduğum öğretmenlik çalışma ortamı örneğine göre, durumunun takdirini elbet kendiniz yaparsınız!
Hâl böyle olunca artık, bu konuyu daha fazla dağıtmadan sözü Adliyeye, yargı erkinin kullanılmakta olduğu ortamlara getirelim:
Gerçekten de oralara hayatın gerçeği ve çekişmeli işler düşer hep. O “kazan” senin yanına gelir oralarda. Ve sen hep, o “kara, kapkara kazanın” etrafında dolaşıp durmak zorunda kalırsın! O “kara kazan” oralarda dalaşıp durduğu müddetçe… Maalesef işin doğası ve gereği budur.
Bu nokta itibariyle nazara alınız ki Ülkemizde, yüksek yoğunluklu ve sâri (bulaşıcı) bir hastalık olarak devam etmekte olan, “ahbap-çavuşçuluk,” “hatır, gönülcülük,” “torpil ve çıkarcılık” “adam kayırmacılık” ile vs benzeri hastalıklar da hep burulara yamanmak istidadında/eğilimindedir. Yansımak ister…! Ve de yansır zaman zaman! Ama onlar, yani yargı mensupları bu durumdan hem kendilerini korur, korunurlar; ham de yargı mekanizmasını… Ellerinin erdiği, güçlerinin yettiğince… Ancak onların bu çabasına halkımızın da yoğun katkısı olmak durumundadır. Bu husus çok önemlidir ve ihmal edilmemelidir. “Ahbap çavuşçuluğun”, “hatır-gönülcülüğün”, vs. olumsuzlukların önüne el birliğiyle aşılmaz bir set çekilmelidir!

                        ********************

Yukarı, “Bağımsız Yargı” başlığı altında da biraz olsun değindik:
Yargısal bağımsızlık ve onun kapsamı çok ama çok önemlidir.
Bu tür ortamlarda görev yapan kişiler, o kazanlar arasında dolaşmak zorunda kalırken, dolaşırken temiz kalabilmek adına bir kısım ek tedbirler almak zorunda kalır. Bu da yetmez! Dürüst, sağlam ve oturmuş bir kişilik sahibi olmalarını da gerektirir temiz kalabilmek..
Adliye ve emniyet çalışanları bu işin bilincindedirler. Ona uyumlu davranırlar. Onlar gerçektende çoğunlukla hem karakteri dürüst ve sağlam kişilerdir, hem de bu ortamlarda iyice pişerler. İnanın bu ortamlarda kişiliği zayıf insanlar barınamazlar. O nedenle benim hep söylediğim bir laf vardır:
“Evvel kendimi çok dürüst bellerdim; lakin tanış olduğum her hukukçuyu kendimden daha dürüst gördüm.” diye! Bu anlamı da yanına katarak hemen şunu eklemek isterim ki, halk arasında avukatlık için “Yalan mesleğidir.” diyenler yok mu? Bu tespitlerinin sonucunu, hak aramak zorunda kaldıkları gün yeniden sormak gerekir onlara.
Avukatlık hak arama mesleğidir. Dolayısıyla, doğruların en çok konuşulduğu alanlardan birisi belki de O’nun çalışma ortamlarıdır.
Haaa…! Her çuvalın içinde çıkabilen çürük cevizlerin bu çuvalda da çıkmasından doğal bir şey yoktur. Ancak bizler; bu mesleği “katakülle mesleği” olarak görenler ve görmek isteyenler, hangi konumda olurlarsa olsunlar, onların karşısındayız elbet!
Bu meslek; savunma ve hak arama mesleğidir! Dürüst insan işidir. Nitekim kahhar çoğunluğu da, olabildiğince dürüsttür!

                        ****************

Halil, Kardeşim!
“Bu iş, yani “göbek patlatma” ve “memleket kurtarma” işi zor.” dediysek de; imkânsız değil hani! Ancak yukarıda da izaha çalıştığımız ve önemle vurguladığımız gibi, o işi becerecek olanlar; “Fikri hür, vicdanı hür ve bir de özellikle kendi süfli çıkarından özgür olmalı!” Yani gerçek bir hürriyet sahibi bulunmalı!
Bu da yetmez; insanlar birbirleriyle kader birliği etmeli!
Bunu yapacak olan güç örgütlü de olmalı. Daha doğrusu toplum, örgütlü bir toplum olmalı, birbiriyle iyi kaynaşıp iyi dayanışmalı. Ülkemizde yoğun biçimde görülen ve her alana sıçramış bulunan çeteleşmeye kararlılıkla karşı durulmalı! Ayrışıp yabancılaşmamalı millet birbirine! Ve bizzat kendisi el koymalı kendi kaderine... En yüksek bir bilgi ve bilinçle…!
Milletimize “Birey olmak…” diye pazarlanarak yutturulmaya çalışılan, hatta yutturulan o yalnızlaştırılmak lokması, kesinlikle yutulmamalı! Yutulanlar behemehal çıkarılmalı…! Bu saçmalıklar, “fert olmakmış, kişi olmakmış falan” zannedilmemeli…! Bu türden oyunlara gelinmemeli.
Bir malın daha pahalısını tüketmek (haydi “iyisini” diyelim), parası daha çok olmak, daha yüksek mevkilerde bulunmak bir maharet ya da marifet falan sayılmamalı. Ki zaten değildir. Yani kendini bunlarla falan izah etmemeli insan. Bunlardan soyunulduğu zaman da güçlü olunmalı… Sağlamlık anlamında gerçek bir kişilik, yüksek bir ruh sahibi olmalı bunları yapacak, “sandalye kıran göbekleri patlatacak”, “memleket kurtaracak” olan insan yani!”

Sağlam kişilikler, yüksek ruhlar sizlerin, bizlerin ve hepimizin olsun Efendim!
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder