21 Aralık 2010 Salı

ÖZGÜRLÜĞÜN GERÇEĞİ-7


ÖZGÜRLÜĞÜN GERÇEĞİ-7

            Bir evvelki konumuza, aynı; “Memleket Kurtarma Meselesi” adlı kitabımızdan alıntı yapmak suretiyle devam ediyoruz:

c-Vicdan-Cüzdan:

Artık sadede geleyim.
Hepimiz biliyoruz; bir zamanlar, bir adli yıl açılışında, yine yüksek yargı organlarımızdan birisinin başkanı tuttu da…
“Vicdanlarıyla cüzdanlarının arasına sıkıp kaldıklarını” söyleyiverdi!?
Konu üzerinde bir hayli tartışıldı o zamanlar. Şimdilerde ise unutuldu…
Ancak bu kavram dilimize yerleşip kaldı. Yerleşmek de ne kelime? Adeta pelesenk oldu dilimize. Ve ağzımıza sakız… Yerli yersiz kullanıp duruyoruz artık..!
Tamam; kabul ediyorum!
Hiç kimsenin yargı camiasını ekonomik sıkıntılar içine itmeye hakkı yoktur. Bu husustaki görüşlerimizi, az da olsa, yine bu kitabın az ileriki bölümlerinde bulunan, “Öğretmenim!” başlıklı yazımızda belirttik. Orada öne sürülen görüşler, elbet burası için de geçerlidir. Lakin bu geçerlilik konun açıklığa kavuşması bakımından yetersizdir.
İşin toplumsal boyutu kadar ferdi boyutu da önemlidir!
Gerçi kişilik oluşmasında toplumun yön vermesi ve katılım boyutları da vardır.
Buna rağmen, sanırım yine de kişinin elinde de bir kısım güçler vardır. Kişiler, bahse konu, kendi özsel güçleri sayesinde, içinde yaşadıkları toplumlara az ya da çok tesir edip, yön verirler de aynı zamanda.
Üstelik bu hususta bazı kişiler bazılarına göre daha yeterli, yetenekli ve üstündürler.
Demem o ki;
“Boyun eğip katlanmak anlamında olmayan, sabır, kanaat, yeter demeyi bilmek, içinde bulunulan durum ile barışmak, kısacacısı kendi çıkarından dahi özgür olmak gibi bir kısım servetler vardır insanların elinde ve mayasında!
Bu türlü hasletlere her insan muhtaçtır; ihtiyaçlıdır!
Ancak bunlar bazı meslek erbabına diğerlerinden daha fazla lazımdır.
Bunların en başında ise, elbet yargı mensupları gelir.
Yargı mensuplarının başında da özellikle yargıçlar!
Evet; gerçekten de yargı ve mensupları, tüm unsurlarıyla birlikte ve işin her cephesi itibariyle bağımsız, bağlantısız ve özgür olmalıdır.
Ancak dediğim gibi her şeyden önce insan, önemle ve özellikle, kendi öz nefsinden, öz çıkarından özgür olmayı, özgür kalmayı bilebilmelidir!
Fikri hür, vicdanı hür olmak ancak bu yoldan elde edilir. Yoksa olmaz! Hiçbir şey olamaz; olamaz yani.!
Şu “göbek patlatma,” ve “memleket kurtarma” meselesi kesinlikle yatar hani.!
Ben doğrusu yukarıdaki, “Vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışmak…” şeklinde ifadeye gelen o sözü, hiçbir şart altında, asla ve kat’a, yargı camiasına ne kondurabiliyor, ne de yakıştırabiliyorum.
Gerçi o zaman bir kısım zevat tarafından bu söze hak verildi.
Yine de o söz, “yargı çalışanlarının ücretlerinin artırılması gereğinin ifadesi” için elverişli bir söz de değildir! Ve de olamaz! Bunu ifade edecek daha nice anlatımlarla, nice yollar olsa gerektir.
En azından o söz; kastından çok çok ileri giden bir sözdür! Bu nedenle o sözün, sarf edilmiş olmasını kesinlikle bir sürçü olarak lisan görüyor ve öyle kabul ediyorum.
 Yoksa hiçbir Yargıcın ya da hiçbir savcının, “vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışmaya” hakları olamasa gerektir!
Her çuvalın içinde çürük ceviz çıkabilir elbet. Ancak istisnadır bunlar, istisna! Biliyorsunuz, istisnalar ise,  genel kuralı kesinlikle bozmazlar!
Dolayısıyla hiçbir yargı çalışanı, hâkim, savcı, o söz ile ifadeye gelen durumun muhatabı değildir!
Sonuç olarak tekraren ve önemle demeliyiz ki:
“Hiçbir hâkim ya da savcı, daha doğrusu gerçek bir hâkim ve savcı, hiçbir şart altında, asla ve asla, “vicdanı ile cüzdanı arasına” sıkışmaz! Sıkışamaz. Sıkışmamalı!”
Bahsedilen anlamıyla, nitekim sıkışmıyor da…
Sıkıştığını kabul eden, ya da edecek bir belirleme, kesinlikle eşyanın tabiatına aykırıdır!
Ancak andığımız bu durum; “Yargımız, yargı erkimiz ve teşkilatımızın sorunları yok!” anlamında değildir. Dağ gibi sorunları vardır O’nun. Ne var ki bu konuları, andığımız o boyutta tartışmanın yeri burası değildir!
Evet, Halil’im; bu işler zor işler! Hem de çok zor…
Öyle kolay kolay göbek falan patlatılmaz!
Evvela bahsini ettiğim gerçek özgürlüğü kazanmak gerek!
Kazanmak gerek ama o özgürlüğün kazanılması hem kolay değildir, hem de her babayiğidin hacı değildir!
Demek “kolayca patlatacaktın o göbekleri”  ha.!?”

İnşallah hepiniz, “vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışmayanlardan” olun Efendim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder