21 Aralık 2010 Salı

ÖZGÜRLÜĞÜN GERÇEĞİ:-3


ÖZGÜRLÜĞÜN GERÇEĞİ:-3

Dünkü yayınlanan alıntımızın devamını aşağıda sunuyoruz, izninizle.

            ******************

Ve her zaman söylerim; “Ben ağayım, ağa çocuğuyum!” diye.
Ben onlardan gördüm ağalığı! Ağalık öyle para pul çok olunca yapılan bir şey değil ki? Ağalık verebilmekle olur; paylaşmakla olur. Gönül zenginliğiyle olur! Çıkarının üstüne basıp da onun köleliğinden kurtulmakla olur! Ve böylece başın hep dik olur!
Ve bizim Anadolu Ağası, işte böyle olur! “Batının para babalarına, patronlarına”  hiç mi hiç benzemez!

Hakikaten de ağayımdır ben! Buna inanıyorum…
Çünkü çıkarım kendi ayaklarımın altında. Onları çoğu zaman çiğniyorum elhamdülillah. Bu yüzden de çıkarıma eğilmem. Çıkarıma eğilmediğim için de başım hep diktir!
Bu dik duruş ise en büyük onurumdur!
İsteyeceğimi de Allah’tan isterim. Kimseye boyun bükmem. Çünkü Allah’a boyun büktükten sonra başkasına boyun bükmek zül (aşağılık) gelir bana. Bunu böyle düşünür, böyle inanırım…
Ancak hiç kimseye, özellikle de milletin manevi şahsiyetini temsil eden mevki-i ve makamların, bizzat şahsi manevisine asla saygısızlık etmem.
O makamlar nedeniyle, o makamı işgal eden kişilere de yine erdemleri ölçüsünde saygıda kusur etmemeye çalışırım. İnsanı hep kendi erdemleri nispetince büyük sayarım… Lakin kimseyi, malı, mülkü ve makamı için asla büyük saymam. Aynı nedenle kimseyi de küçük saymam.
“Her taş yerinde ağırdır.” derim. Örneğin bir ayakkabı boyacasına ayakkabımı boyatırken de, başka zaman da elimden gelen saygıyı gösteririm. Yeter ki iyi ve erdemli bir insan olsun! Mevkisi ve fakirliği nedeniyle onu asla küçümsemem. Onu erdemleri ölçüsünde değerlendirir, layık olduğu yere koymaya çabalarım. En yüksek mevkii işgal eden adamdan, o ayakkabı boyacısının insan olmak noktasında bir farkı yoktur nazarımda.
En yüksek mevkii işgal eden ya da, en çok parayı veya malı elinde bulunduran kişiyi ise, erdemleri yoksa yani kısaca insan değilse, ben de onu, parası pulu ve de mevkii var diye insan yerine dahi koymam!
Bu yüzden bazıları beni ukala bulurlar? Lakin ben, kendime söylenen bu “ukala” yakıştırmasını kabul etmem asla! Buna inanmam da…
Tam tersine, kendimi mütevazı bulurum.
Çünkü ben, malı ve mevkii yok diye hiç kimseyi küçümsemem; var diye de kimseyi büyük görmem! Ama maalesef toplumumuz çoğunlukla bunun tersi bir durumdadır…
Durum böyle olunca malı ve makamı yüksek olup da kendilerini bununla izah eden kimseler, kendileri karşısında eğilmediğimi görünce bana bozuluyorlar! Sanırım bu nedenle olsa gerek; beni “ukala” sayıyorlar!
Gördüğüm kadarıyla onlar; bu andığımız türden, geçici ve anlamsız varlıklarıyla çalım satmaya, bunlarla saygı görmeye alışmışlar! Bunun tersi ile karşılaştıkları için, derhal “apışıyorlar”! 
Bense onların alıştıkları şeyler nedeniyle kendilerine saygı göstermiyorum! Olduk mu “ukala”? Halbuki asıl ukala onlar!
Değil mi ki çalım sattığı boş şeylerle halkı hor ve hakir görüyorlar.!?
İşte ben bu yüzden ağayım! Yoksa beni, onlar gibi ve onlar türünden zengin falan sanmayın!
Soyun da gel babam, soyun da gel!
Yani mevkii, makam, şan, şöhret ve paranla pulundan soyunda gel! İşte o zaman ölçüşelim seninle!
Parandan, pulundan, mevkiinden, makamından, şanından, şöhretinden ve nihayet tüm bunlardan ve benzerlerinden gerçek manada soyunduğun zaman, hala dimdik ayaktaysan…
İşte o zaman ne “adam” (insan) olduğunu bileyim!
Bileyim de… Ne olur…?
Getir o zaman; şu alnından bir de ben öpeyim!
Ey bu gibi şeylerle ezim ezim ezilen kardeşim:
Bil ki; yukarıda olumsuzlukla anlatılan adam ve yaptıklarının hepsi boştur!
Sen gayri meşru yollara sapmadan kendi iç dünyanla barışmanın, kendini yani ruhunu geliştirmenin yollarını ara. Sen meşru yoldan yürü. O miden elbet doyar. Gerisi zıvırtıdır; unutma!
Demem o ki;
Bir insanın insan olması için önemli olan, insanlık erdemlerini taşımasıdır! Başkası hava cıvadır!
İnsanın insana olan gerçek ihtiyacı ise;
Sevgi, saygı, güler yüz, tatlı dil, paylaşım, dayanışma ve yardımlaşmadır. İnsanın insandan olan en büyük alacağı da, en büyük vereceği de işte budur.
Karşında gördüğün insandan çıkar anlamında, “Ondan ne alabilirimi…” değil, “Ona ne verebilirimi…” düşünmelisin! Bunu da yukarıda andığım gerçek ihtiyaç anlamında yapmalısın. Karşındaki insandan feyiz ve güzellikler almaya, bunlardan bol bol devşirmeye gayret etmelisin!
Allah bu anlamda hepimizin yardımcısı olsun! Âmin.
Tüm bu anlatımlardan asılı maksadım; kesinlikle kendimi övmek falan değildir!
Asıl maksadım; saydığım vb. hasletlere, kendi adıma bir öykünme, bir gayret, kendi nefsime bir telkin, bu telkini sizlerle paylaşmak, sizlere de önermek, arzu edenin almasına sebep olmak, vs.dir! ...........”

“Özgürlüğün Gerçeği” adlı köşe yazılarımıza devam edeceğiz ancak şimdilik buraya birkaç sözümüzü ekleyelim affınıza sığınarak:
“Dün olmasaydı, bugün olmazdı.”
“Bugün, dünün üstüne binadır; yarın da bugünün…”
“Fırsatlar asla tükenmez!”
“Her konuda, her zaman için mutlaka fırsatlar vardır!”
“Gelip geçiciyi kaybeden hiçbir şey kaybetmiş sayılamaz!” 
“Dostluklarımızı süfli çıkarlar için değil, ulvi çıkarlar adına kurmaya çabalıyoruz!”
“Zulmü çanaklayan mazlum da zalimdir!”
           
            Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi erdemlerden yana olanların üzerine olsun Efendim! 
                                                              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder