21 Aralık 2010 Salı

ÖZGÜRLÜĞÜN GERÇEĞİ-5


                ÖZGÜRLÜĞÜN GERÇEĞİ-5

            “Memleket Kurtarma Meselesi” adlı kitabımızdan alıntı yaparak konuya devam edelim:

Sandalye Kıran Göbekler:”
“... Mesleğe ilk başlangıcı da kendi okulunda, yani bizim İvriz’de olmuştu.
Hâsılı o yıl O’nun ilk öğretmenlik yılıydı.
Bizler de ilk öğrencileri….
Türkçe Derslerimize girerdi…
Hemşerisinin aslanı…
Adıyla sanıyla meşhur Hacı Veli Aldemir’di O. ……”
“… O yıl bizler henüz ikinci 2.  (şimdiki İlköğretim 7.) sınıftaydık!
Yıl tam 1968, Öğretmeniz de aynı yılın en bıçkın delikanlısıydı.!
             Kendisini okuldan uzaklaştıran diğer öğretmenlerin karşısına da böylece dimdik dikilmişti! Dikil aslan öğretmenim dikil! Her zaman dimdik dikil!
             Dediğim gibi bizler kendisini çok sevmiştik.
Cana yakındı üstelik. Birçok da erdem taşıyordu üzerinde.  Nihayet Hepimizi kendisi gibi bıçkın birer solcu yapmıştı. Her birimiz ileride yapılacak güya “sol bir devrimin” yılmaz askerleriydik artık.
İşimizi başarmak için çok şeyler okuyorduk. Üstelik de yazıyorduk. Ben, bol bol şiir yazardım; memleket sorunlarıyla ilgili…!
Fakat kendi yazdığım şiirlerden çok, sınıf arkadaşlarımızdan Halil Demir’in zenginlere ve ağalara hitaben yazarak, Okul’da düzenlenen bir şiir yarışmasında okuduğu;

            “Geliyoruz…! Patlatacağız…”
O sandalye kıran göbeklerinizi;
Bir bir patlatacağız…!”

Şeklindeki şiiri hala kulaklarımda çınlamaktadır.
O şiiri şahsen çok beğenmiştim!
Zaten o gün bu gündür, günümüz zenginlerinden pek hoşlanmam!
Keşke bizim Halil Demir o göbekleri bir patlatabilse!
Kendisi benim İvriz’deki samimi arkadaşlarımdan biridir. Hatta son sınıftayken yapılan, 1,5 ay süreli, daimi öğretmenlik uygulama stajını birlikte yaptık…”
“...Üstelik çalışkandır O…
O yılki okul birincimiz de kendisiydi zaten!
Geçenlerde bu “göbek patlatma” işini kendisine sordum. O yaz aynı benim yukarıda kendi adıma anlattığım gibi, Köy’üne gidince gördüğü insanlara o şiiri ballandıra ballandıra okumuş Bu şiirle Okul’da 2. olduğunu belirterek bir güzel övünmüş.  Ancak O da aynı benim gibi;
“Git lan hadi…! sen komünist olmuşsun..!” suçlamasıyla karşılaşmış.
Tutmuş çocukluğun tesiriyle şiiri ateşe atmış.
Atmış da, benim hafızanın gücünü bildiği için, o şirin ezberimde olup olmadığını soruyor bana!
Sanki ben O’nun şiirinin “vekil harcı” ya da “saklama ambarıydım” yani!?
Git ulan işine… İşte aklımda kalanın hepsi bu…

                        ****************

Aslında hala benim gibi düşündüğünü ve fakat bir iş beceremediğini belirtti. Zaten bir iş beceremediği de ortada…
Çünkü sandalye kıran göbekler o zamanlar hem daha azdı, hem de bu kadar şişkin değildi!
Hem O da bencileyin bu “göbek patlatma” konusunda biraz “döneklik” yaptı. Yine de elinden geldiğince öğrencilerine yaralı olmaya çalıştıysa da, bu “göbek patlatma” işini beceremedi!
Evet; beceremedi bir türlü!
Kanıt mı? İşte her şey ortada.!
            Hem, siz Halil’in o yıllarda öyle şiirler düzdüğüne pek bakmayın!
Diyorum ya, hepimiz kendimizi kocaman kocaman adamlar sanmış, ufacık ufacık çocuklardık!
“Sandalye Kıran O Göbekleri” kolayca patlatacağımızı falan sanıyorduk!?
Ama yanıldık!
Yanılgımızı görsek de, hâlâ bu işten caymadık!
Bu çabadan da bıkmadık!

                        ****************

            Şiir güzel de; eylem zor!
Ulan oğlum, lafla peynir gemisi yürümüyor ki…!
Bak niceleri soyundu bu işi de pek bir iş beceremedi.
Nice Bakanlar, Başbakanlar, Milletvekilleri, asker olsun, sivil olsun nice “Devlet Ekâbiri”… Yüksek bürokrat yani!
Ve nice darbeler yapıldı Ülke’mizde! Ancak sonuç ortada…
Biliyorsun; bizlerden 1-2 sınıf ilerideki ağabeylerimizden, Sayın Fikret Ünlü bile soyundu bu “göbek patlatma” işine!
Rahmetli Başbakanlarımızdan Sayın Bülent Ecevit’in sağ koluydu DSP’de bir zamanlar. Ve biliyorsun; Milletvekillikleri, Bakanlıklar falan yaptı…
Ve de çok çaba sarf etti halk yarına. Elbet katkısı da çok oldu.
Ancak yine de “göbekler” büyümeye, şişmeye, yani hem nicel, hem de nitel olarak çoğalmaya devam etti.

Yine gayet iyi tanırsın…?
Bu kitabın ileri bölümlerinde kendisinden kısaca bahsettiğimiz, İvriz’de bizlerden 2 sınıf sonra okuyan,
Hoşafı komposto yapan,
Mutfak nöbetinden Milletvekilliğine uzanan,
Ve kendisini Okul’dayken çok sevdiğimiz kardeşlerimizden birisi;
Hali hazır, 2. dönemdir Karaman (MHP) Milletvekillerimizden, Operatör Dr. Sayın Hasan Çalış Beyefendi de çok çabaladı yakınmakta olduğumuz bu konunun çözümü anlamında.
Dost düşman herkesin, zengin fakir herkesin yardımlarına koştu insan ayrımı yapmadan. Ve koşuyor, memleket kurtarmak adına… Ve yakındığımız o, “sandalye kıran göbekleri” patlatmak adına…     
Ama bir türlü sonuç alınamıyor nedense!?
Hâsılı Onlar da başaramadı bir türlü bu “göbek patlatma” işini!
Beni mi? Esamimi dahi okuma! Geç beni…!
Hiçbir “halt” beceremedim yani…! 
“Onca devlet büyüğü” bile “patlatamadı o göbekleri.” O iş, senin benim gibilerin ne haddine…?
Hatta birçoğu patlamayı kendine ad edindi de…
Korudu O göbekleri sadece.!
Ulan oğlum, aklına başına topla.
Bu memleket çıkarının altında ezilmiş;
Çıkarına köle insanla dolu…!
Bunlarla mı patlatacaktın o sen göbekleri?
Beri bak! O işi yapacak insan evvela, özgür insan olmalı…Ve hiçbir şeyi takmamalı!
Olmaz ağa; olmaz! Senin dediğin o iş, olmaz!
Daha doğrucası, bu gidişle olmaz!
Çünkü onu becerecek olanlar evvelâ;
“Fikri hür, vicdanı hür, özellikle de kendi çıkarından özgür olmalı!”
Gerçek bir hürriyet sahibi bulunmalı yani!”

Fikri hür, vicdanı hür, vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışıp kalmayan, özellikle de kendi çıkarlarından özgür insanlar, inşallah ve evvelâ sizler olun! Efendim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder